Yazımızın bir önceki bölümünde Viyana’da antika ve ikinci el ürünleri nereden nasıl alabileceğinizi ve hobi amaçlı yapacağınız bu aktivitelerin aynı zamanda kazanç kapısı olabileceğini de yazmıştık. Bu yazımızda ise yaşadığım ve tanıklık ettiğim hikayelere yer vereceğim. Bu hikayeler sizleri de belki birer “Antika Avcısı” olmaya teşvik ederken para kazanmanın da yolunu gösterecek olabilir.
[dropcap]v[/dropcap]iyana’da, bitpazarlarında antika, özellikle yağlıboya tablo bulmaya çalışırken Afganlı bir arkadaştan bir nü bir de manzara (peyzaj) bir tablo aldım. Peyzaj tablo 1945 yılına aitti, nü tablo ise çok çok eskiydi. Kendi koleksiyonum için olabileceği gibi satıp para kazanmak için de uygun bir ücrete almıştım. Tabloyla ilgilendiğimi fark eden Afgan satıcı, sizden biri var burada, onun deposunu da ziyaret edin, dedi ve bizi pazarda tanıştırdı. İşte, Çin vazonun hikâyesi böyle başladı. Bir gün sonra Türk olan bu abinin (yaşça hayli büyük) deposuna gittim ve ilgimi çeken tablo ve objelerle karşılaştım. Türkiye ortalamasına göre fiyatlar bana yüksek gelmiş olsa da birkaç tablo ve obje aldım. Depoyu gezerken battaniyeye sarılmış bir nesne fark ettim. Ne olduğunu sordum ve bakmak istediğimi söyledim. Yaklaşık bir metre boyunda eski bir Çin vazo vardı içinde. El boyama muhteşem bir vazo. Kendisine ayırdığını, fırsat olursa Türkiye’ye götüreceğini söyledi. Bana satmasını söyledim ve kaç lira istediğini sordum. Önce 1000 Euro dedi, sonrasında 600 Euro’ya kadar düştü. Lakin çok da satmaya hevesli değildi. Açıkçası benim de bütçemi aşıyordu. Başka şeyler satın almış, bütçemi eritmiştim. Vazoyu alamadan Türkiye’ye döndüm ama aklım da vazoda kaldı. Bir sonraki gidişimde vazoya ve başka şeyler de bakmak için depoya uğradım. Sohbet sırasında depodan, antika için kurduğum Facebook sayfamda canlı yayın yaptım. Depoyu komple satalım, dedim. İstanbul’da depoyu komple satın alabilecek çevrem vardı ve nitekim yayından bir gün sonra anlaşıp depoyu sattım. Depo sahibi Çin vazoyu bana hediye vereceğini söyledi. Karşılıksız, destek amaçlı yaptığım işin bana getirisi aklımda kalan o eşsiz vazo olmuştu ve bu beni çok mutlu etti (ayrıca yayından önce birkaç tablo ve obje de satın almıştım kendisinden). Sonra ne mi oldu? Nakliye yapacağımız nakliyeciler uçuk fiyatlar verip çelişkili laflar ettiler. Alanın da satanın da midesini bulandırdılar. İşi çözebilmek için İstanbul’a döndüm ama çözemedim. Vazo da Viyana’da kaldı. Hikâye bundan sonra renklendi. Antika avcısı bir Çinli ardımdan depoya geliyor ve vazoyu görüp ilgileniyor. Fotoğraflarını çekiyor. Vazonun içine elini sokuyor (benim hiç aklıma gelmedi içine bakmak) ve içinden, naylona poşete konarak vazonun iç çeperine yapıştırılmış belgeler buluyor. Birkaç gün sonra, resmî insanlarla birlikte gelip vazoyu inceletmek için istiyor. Bir hafta sonra, vazonun ücretini ödemek üzere depo sahibini arayıp davet ediyorlar ve bir araya geldiklerinde ne istediği soruluyor. Depo sahibi, “4000 Euro’ya aldığım evde buldum bu vazoyu. Ama sattığım birçok üründen paramı fazlasıyla çıkardım,” diyor, biraz da çekinerek. Oradan 4.000 Euro’luk çekle ayrılıyor. Vazo, Avusturyalı bir diplomata, Çin’de görev yaptığı dönemde, Çin’in önemli bir yöneticisi tarafından hediye ediliyor. Vazo nerededir, hikâye gerçek midir, bilinmez. Bildiğim tek gerçek vazoyu alabilseydim Türkiye’de en az 1500-2000 Euro’ya satabileceğimdi. Hele ki dedikleri gibi belgeyi de bulsaydım Türkiye’de 4000 Euro’dan daha fazlaya satılacağı da gerçek. 100 TL’lik resim nasıl 20.000 TL oldu? Ben sadece antikacıları, bitpazarlarını değil aynı zamanda canlı mezatları da takip ediyorum. Aşağıda bahsedeceğim resimle olan hikayem de böyle bir mezatta başladı. Canlı mezatta, ressam HGW Schmidt – Kâğıt Üzerine Guaş bir resmi çıkmıştı. Mezadı sunan kişi sanatçının adını söylediğinde herkes elbette internette araştırmaya başladı. Satışa sunulan resmin bire bir aynısı sanatçının internet sitesinde satıştaydı ve etiket fiyatı da 1.100 Dolar’dı. Sanırım bir tek ben bakmamıştım internete ve 100 TL.’yle mezadın açılışını yaptım. Böyle bir resim 100 TL açılışla, artarak sonunda 2-3 bini bulması gerekirken kimse pey vermemişti. Resim bende kaldı.
Mezadı sunan kişi, bu sanatçının resimlerini bir koleksiyonerden aldığını ve 50’ye yakın da resmi olduğunu söyledi ama para etmeyince diğerlerini satışa koymadı. Açıkçası ben de o an baskı olduğunu düşündüm. Elime geçtiğinde orijinal olduğunu yaptığım testlerden anladım. Araştırmam sonucunda internetteki resmi gördüm ve şaşırdım. Birkaç kez mail attım ama ressama ulaşamadım. Resmi aldığım antikacı elinde olanları çok uygun fiyata bana bıraktı ancak almadım. Aynı ressama ait birkaç tane daha resim vardı bende. Bu arada elliye yakın resim bende 10-15 gün kadar kaldı ve ilginç olan, resimlerin hepsi internette ressamın sitesinde vardı. Kime sorsam bu işte bir tuhaflık olduğunu söylüyordu. Aradan üç-beş ay geçti. Resimler aynı antikacının mezadında lot halinde (hepsi bir arada) satışa çıktı. İsviçre’de yaşayan, benim de tanıdığım bir resim koleksiyoneri 4500 TL.’ye satın aldı ve resimler İsviçre’ye gitti (bu arada ressam Alman ama İsviçre’de yaşıyor). Bir ay sonra ressamın kızı resimlerin tamamını 35 bin Dolar’a satın alıyor. Bende de resimlerinin olduğu söylendiğinde (bana göre ressamın en önemli eseri) bana ulaştılar ve o zamanın parasıyla 15.000 TL.’ye satın almak istediler. Satmak istemediğimi söyleyince 20.000 TL’ye kadar çıktılar ama paradan ziyade babalarının bir resminin koleksiyonumda olmasını istediğimi söyleyince ısrar etmediler. Anlattığım vazonun hikâyesinin ne kadar doğru olduğunu bilemem ama resmin hikâyesi tarafımdan yaşandığı için yüzde yüz gerçek ve söz konusu resim evimin duvarını süslüyor.