Mürüvvet Durak dünyanın çaresizliklerine bir çığlıktır. Akmayan gözyaşı, hüzün desenler, gölge, ışık serzenişi, yoksul şehirler, buruk limanlar, fotoğraflardan tüten anılar, aklın kompozisyonlarından sembollere uzanan ince bir patikanın heves ve rüzgârının etkisiyle, sağlam ve dinamik eserleri esrik duygularla yolcu edecektir sizi. Mürüvvet Durak; tuvali çalmadan girebileceğiniz resimler atölyesi, yorgun insanlar akademisi, yalnız sokakların silkelenen yüzü, bir kuşun gagasından öptüğünüz hayatın A’dan Z’ye romanının yazıldığı editörler atölyesinin öğrencisi olacaksınız.
Yazı: Yazar – Şair Cevat SARIKARTAL
[dropcap]D[/dropcap]urak; aşkınızın ıslanan sokaklarında renk ışığını bırakıyor, kompozisyonlarının büyüsü ve coşkusunda kalıyorsunuz, bir sinemasal okuması yapıyorsunuz. Burada mekânlar ve zaman sahici, figürler kendi boşluğuna düşmeyen, kurgulanan senaryonun dinamizmine katkı sağlayan tuvalin, kimseler ve kimsesizler kimliğinden geçiyorsunuz. Renkler duyguları baştan çıkarıyor, kurgu savunma yapmıyor, kelimelerin aciz kaldığını görüyorsunuz.
Mürüvvet gibi bir ressam bulursanız şanslısınız, sevinin. Sanatının gül bahçesinden, kırmızı beyaz gül kardeşliğini öper alnınıza koyarsınız. Kompozisyonlar duygusaldır, izleyenlerin kalbinde iz bırakır. İnce ve nahif bir hayatın kalbine yaklaştığınızı hissedersiniz. Her resminde bir yaz güneşi, hayat vardır. Her sembolünün içinden bir Isparta geçer, turnalar geçer, trenler geçer, öyküler, hasretler, kederler geçer de renklerin her deminde, içli bir anne kokusuna tutulursunuz. İçinizde bir çocuk gibi uyuyan peyzajların masalımsı renklerine uzanırsınız.
Heyecanlarına hep yeni kavuşmuş, ılık bir hikâyenin rüzgarında uçurtmanızı doyasıya seyredersiniz. Çünkü uçurtmanız renklidir, gökyüzü ve yeryüzü güler yüzlüdür. Hayat coşkulu ve samimidir, kederleriniz bile sevimlidir Mürüvvet Durak resimlerinde. Resim onu çok seviyor, ressamını kutsayan, resimsel bir lunaparka taşınırsınız. En natürel tabloların içerisinden geçersiniz, sembolleriyle, şiirleriyle, renkleriyle, bir klarnet solosunda içinizdeki yağmurlara sığınırsınız.
Bereket kuşları, canlı ve insan dostluğunun sevgi uçurtması, bir insan figürü, yarı soyut bir kadın figürü, kahve ve sarı sıcaklığı, yüzünde ışıklı bir krem dudaklar, kahve burun ve gözkapakları, kirpikleri kahve saç ve çenesi fırça darbelerinin kahve çizgileriyle, kahve molası vermiş bir insan yüzü izliyorsunuz. Onu sarının tonları izliyor, masum bir duruş var içinde, yakıcı ve derin bir ışığı bir yönüyle masallara göz kırpıyor. Vefa ve güneş dolu bir durağınız oluyor. Karşısında üşüyen ruhunuza merhem sürüyorsunuz. Sanatının doyumsuz iyileştiriciliği, acıyan yaralarınıza umut ve aşk makyajı yapıyor. Yüzünde geziyor kuşlar, iplerden sarkıtılarak renk armonisinin son mızıkasını izliyorsunuz. Duruşlarındaki sadelik, renk uyumu, pembe, mavi, kahve ve yeşil soft renklerinin müşfik pozunu veriyor. Üzerlikler, semboller, kilim ve halı desenleri, kuşlar, tarih, kelebek…
Mürüvvet Durak; bir bakar mısınız, aydın olması, su sesli bir ressam olması, nar ağacı duruşlu olması, bir kere peyzajlar yapmış, şehirler inşa etmiş, sakin bir dünyanın özlemiyle kırlara ve denizlere bağrını açmış, mavi yelkenli bir sanatçı. Bilgili, görgülü, duyarlı, aydın ve realist. Realist dedim ya, aynı zamanda da masal ruhlu bir insan, demokrasiye, özgürlüğe, adalet ve sanatçıya kalbini açmış, mavi uygarlıklar ülkesinden yeni gelmiş bir aşk tanrıçasıdır.
Sanatçının resmine bakarak yollara düşüyorsunuz, yollar ve hayaller aşka boyanmış, umuda sahne almış, her resimde farklı bir dünyanın penceresini aralıyorsunuz. Hikâyeleriniz renklenerek, çoğalarak bir romana dönüşüyor. Resmin kalbinden insanlık coğrafyasına su taşıyan bir Hüseyni tavır görüyorsunuz, tarifsiz duygular arkadaşınız oluyor, tarihler geziyorsunuz, diyarlar, mekânlar, insanlar, resminin derinliğinden nasiplendiğiniz kuş sesli renklerin sanatçısına ulaşıyorsunuz.
Mürüvvet Durak sadece kağıda nakışlar, desenler, lekeler, ritimler yapmıyor, hayatın kalbine giriyor, yalnızlığı efektler katarak özgürleştiriyor. Hayatın siyah beyaz sayfasına tarih yazıyor, sarı sayfalarında baharı getirdiğine tanık oluyorsunuz. Susan bir yokluktan renge ve aşka kök salmış peyzajları kokusuyla, kır çiçekleri aromasıyla nefesinize beyaz bir düzenin iniltisiyle, keman tavrıyla geçiyor ve ağlıyorsunuz. Hüzün ve mavinin kardeşliğinin böyle el ele tutuştuğunu görüyorsunuz. Hayatın prangalarını kırarak, alın terinin yaz sokağında ılık bir rüzgarın altında dağılan saçlarınızın, bir Kız Kulesi siluetiyle Ortaköy’e savrulduğunu, oradan acının ve yalnızlığın kalbine uğrayıp, efkarlı bir kemanın zarafetinde acılı melodilerin Kumkapı’sında insanlığın aşka boyandığına eşlik ediyorsunuz. Susan derviş, konuşan bülbül, tarçın kokulu kadınlar galasından geçiyorsunuz. Sembolleri geleneklerin tam da kendisiydi, üzerlikler galasından hayal gecesine kelebekler uçurur, renklerin dilini konuşursunuz.
Ressam Durak; bu eşsiz eserlerin ve sıcak renklerin, gülümseyen peyzajların, şarkı söyleyen aromasını hep duyacaksınız. Renk bahçesinden, denizlere, ovalara, dağlara, şehirlerin sokaklarına, yoksullara, fakirlere, ezilenlere tercüman bir yan bulacaksınız. Ortak bir hayata birlikte koşup, birlikte yağmurlarında ıslandığınız, bulutlarında serinlediğiniz, mavi ve beyazında huzur bulduğunuz renkler ve sesler albümüne hoş geldiniz diyecek resimleri. Güzel annelerin, güzel evlatlarından, evlat kokusu aldığınız, zeytin olup sofralara getirildiğiniz türküler gazeli bir sanat çalar ezgiler geçiyor sokaklarınızdan. Resimleri, renkleri damıtarak boyuyor, hem de kendini aşarak üretiyor. Işıktan geçilmiyor, renk üstüne ateşten şimşekler çıkıyor sanki kozmik âlemden, bir kır peyzajına düşüyorsunuz. Düşlerinizin, yarası kapanmayan renklerin, acı çeken desenlerinin, hayata yön veren kurguların sivil geçiş alanlarında buluyorsunuz kendinizi. Şimdi kendinizi yeniden onararak, ressamınızın renk ve öykü albümünün fotoğraflarına dönerek ressam Durak’a bir selam gönderiyorsunuz.