14. yüzyılda, tıbbi amaçla insanların hayatına giren kolonyanın Avrupa’dan Türk kültürüne gelişi ve değişmez bir parçası oluşunun hikâyesi. Pandemi döneminde dünya insanının bir numaralı hijyen çözümü haline gelen kolonya / dezenfektanlar karaborsaya düşerken Türkiye’de her evin baş köşesinde var olan yerinden ellere dökülmeye devam edildi.
[dropcap]K[/dropcap]olonyanın ilk olarak 14. yüzyılda, Floransa’daki Santa Maria Manastırı rahipleri tarafından kullanıldığı söylenir. Ancak dünya üzerinde ilk bilinen profesyonel kolonyayı aslen bir İtalyan olan Giovanni Paolo Feminis, 1690 yılında Almanya’nın Köln şehrinde bulmuştur. 330 yıl önce Almanya’da bulunan kolonya, başlarda şu anki amacına hizmet etmiyor, tıbbi amaçlarla kullanıyordu. O dönemdeki formülünde biberiye, portakal çiçeği, bergamot ile limon bulunan karışım, sindirim sistemi rahatsızlıklarında şekere damlatılarak alınıyor ya da şaraba karıştırılarak içiliyordu.(1) Kolonyanın ferahlatıcı etkisi ilk ne zaman fark edildi? Kolonyanın temizlik amacıyla kullanılabiliyor olması Avrupa’da burjuvazinin gözdesi haline gelmesine sebep olur. Kolonya; su, koku veren esanslar ve alkolle yapılıyor, alkolün mikrop öldürücü özelliği ise kolonyayı parfüm özelliğinden çıkartıyor, dönem şartları için önemli bir hijyen unsuru haline de getiriyordu. Kolonyaya artan ilginin sebeplerinden biri de buydu. 17. yüzyılın sonlarında, 18. yüzyılın başlarında kullanılan ağır kokulu parfümler, kolonyanın ferahlatıcı kokusu ve hijyenik özelliğiyle baş edemedi ve burjuvanın kolonyaya olan ilgisini artırdı. Bu da kullanım alanını tıbbi amaçlar dışına taşıdı ve kolonya dönemin önemli kokusu haline geldi. Kolonya ve Türk kültürü biliyoruz ki kolonya Türk kültüründe olmazsa olmazlardandır; bayramlaşırken, misafir ağırlarken her zaman karşılama komitesinin bir üyesi olmuş, evin fertlerinden biri her zaman kapıyı elinde kolonyayla açmıştır. Türk kültürüne kolonyanın girişi ise Osmanlı İmparatorluğu’nda II. Abdülhamit döneminde olmuş(2), bu dönemde Osmanlı’da gül suyu ve çeşitli aromalı çiçek kokuları kullanmak revaçta, yeni ve daha farklı bir koku olan kolonya kısa sürede çok fazla sevilmiş ve Osmanlı topraklarında birçok yörede üretilmeye başlanmış. Bu dönemde güzel kokular saray ve burjuvazi kesimin ulaşabildiği bir şey olduğundan mıdır bilinmez ama zamanla ulaşılabilirliği artan kolonya sevdiğimiz insanlara sunumda ve özel günlere ait bir kozmetik ürünü olup zamanla Türk kültüründe nezaketin önemli bir simgesi haline gelmiştir. Covid-19, kolonya ve Türk kültürü Yaklaşık bir buçuk asırdır kültürümüzün parçası olan kolonya eski popülerliğini kaybetmiş, nezaketin simgesi halinden sıradanlaşmaya yüz tutmuşken Covid-19 döneminde eski dostumuz, hayatımıza hiç olmadığı kadar önem arz eden bir halde geri dönmüştür.
Peki neden? Covid-19, hava ve temas yoluyla bulaşabilen, ölümcül seviyelere gelebilen çok tehlikeli bir virüs. Küresel olarak verdiği zararları hepimiz görüyoruz. Ortada henüz kesin tedavisi olmayan Covid-19’un yayılmasını azaltmak ve kendimizi koruyabilmek için zaman zaman devletler tarafından yapılan kitlesel korunmaların yanı sıra insanlara bireysel görevler düşüyor. Bu görevlerin tabii ki en önemlileri hijyen ve solunumsal korumalar. Solunumsal korunmalarda yapılabilecek şey çok açık şekilde belli ve Türkiye gibi birçok ülkede de zorunlu hale getirilmiş sosyal mesafe ve maske kullanımı kuralları. Temastan, enfeksiyondan korunmak için birçok yöntem var (örneğin dezenfektan spreyler). Dünyanın birçok yerinde dezenfektan spreyler kullanılırken Türkiye’de ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan Türkler diğer bir koruyucu olan kolonyayı tercih etti. Sebebini yukarıda açıkladığımız gibi kolonyanın bir buçuk asırdır kültürümüzün içerisinde olması, yaz günlerinde ferahlatıcı etkisinin yanı sıra %80 üzeri alkol değeri taşımasıyla gerçek anlamda mikrop öldürücü ve Covid-19’a karşı koruyucu görevi görmesidir. Haliyle yıllardan beri tanıdığımız dostumuz, temizliğin ve nezaketin simgesi kolonya varken çok da iyi bilmediğimiz dezenfektanlar hayatımızda fazlaca yer edinemedi.