Anasayfa » Korona Millet Olarak Bizi Nasıl Etkileyebilir?

Korona Millet Olarak Bizi Nasıl Etkileyebilir?

Yazar dogushan
237 görüntüleme

Korona beklenmedik bir anda geldi ama pek de hazırlıksız yakalandık sayılmaz. Aniden bir virüs çıktı ve yaşamın alternatiflerinin olduğunu tüm insanlığa gösterdi.

[dropcap]G[/dropcap]enetik kodlarımıza kazınmış olan “yaşamda kalma ve zorluklarla mücadele etme” yeteneğimizin köklerinin ta Anadolu göçer kültürüne yani Orta Asya bozkırlarında yaşayan Türk göçebeliğine kadar uzanan bağlantılara dayandığını düşünürsek, her türlü koşulda başımızın çaresine bir şekilde bakmamız bizi çok da şaşırtmamalı açıkçası. Geçmişte Orta Asya bozkırlarında yaşayan atalarımızın yaşam biçimi, coğrafi çevreye uyumun gereği olarak belirli bir yerde sürekli yaşamayan, çeşitli dönemlerde ve belli aralıklarla yer değiştiren, hayvancılığa bağlı ekonominin belirlediği bir göçebelik kültürü şeklindeydi. Evcil hayvanlarına otlak bulmak amacıyla sürüleriyle beraber dolaşan göçebe atalarımız, yiyecek ekmeğinden sütüne, yoğurduna, yağına, peynirine kadar besin ihtiyacını üreterek, ne iş olsa yapmış, hayatta kalmayı başarmıştır. Ata kültürümüz ister “step kültürü”, ister “atlı göçebe kültürü”, ister “bozkır kültürü” olarak adlandırılsın, atalarımızın mirası olan bilgi ve tecrübeler o zamandan bugüne nesilden nesile aktarılarak süregelmiştir. Bu bilgi ve tecrübelerin pandemi döneminde hayatta kalabilmek için bize nasıl yol gösterici olduğunu fark ettik ve değerlerini bir kez daha anladık. Hatta bilgiler, sosyal medya aracılığıyla paylaşılıp oldukça değerli bir niteliğe bürünerek en çok izlenilenler kategorisinde bile yerini alıverdi. Dünyanın içinde bulunduğu pandemi, muhakkak ki tüm insanlığı derinden etkiledi ancak her milletin algısı farklı oldu ve bu olaya farklı yaklaşımlar getirdi. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin “Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır” sözü misali. Korona hakkında çok şeyler farklı davranışlar sergiledi. Kimi en yüksek stres mekanizmasıyla tüm güvenlik önlemlerini hemen alırken kimi de günlük yaşantısına uzunca bir süre aynen devam etti. Çekirdek ailenin değerinin, kişisel sorumlulukların, sosyal kurallara dikkatin ve hijyenin öneminin gün yüzüne çıktığı, dışarıya bağımlı hazır beslenme yerine ev yapımı yiyeceklerin daha rağbet gördüğü bir döneme hızlı bir geçiş yapılmasıyla hayatta kalmamızı sağlayacak genetik kod donanımına sahip olduğumuzu da fark ettik. Kulağımıza oldukça aşina gelen “ne iş olsa yaparım abi” samimiyetiyle davrandığımız rahat ve ilginç bir tarafımız vardır bizim. Karşı tarafa her konuya hâkim olduğumuzu belirtir “sıkıntı yok, hallederiz ” ile devam eder gideriz. Bilmediğimin bir önemi yok, ama öğrenirsem onu da yapabilirim, demek isteriz sanki. Sen tarif et, ben götürürüm mantığıyla çalışan taksiciler misali. Buradaki Türk işletmecilerin “yenilen pehlivan güreşe doymaz” misali yeni fikirlerle piyasaya tekrar tekrar çıkmasını, örnek verirsek gülümseten bir mizah da katmış oluruz. Mesela araba tamircisinin işler iyi gitmiyorsa dükkânı döner dükkânına çeviriverip pizza ustası olup çıkıvermesi gibi birçok “ne iş olsa yaparım abi” örnekleri bulunmakta. Bu örnekler hepimizin alışkın olduğu şeyler zaten. Her zaman bir çıkar yolunu bulan zeki yurdum insanı hacıyatmaz misali devrilir ama yıkılmaz bir tavırla yoluna devam eder gider; işlerini “bir şekilde halleder”. Orta Asya kültür karakteri olarak engellerin aşılmak için olduğunu bilir. Bu esnekliğimizin getirdiği avantajları da inkâr etmemek lazım, çünkü insan ruh sağlığı açısından olaylar karşısında sakin kalmanın önemi, uzmanların üstünde durarak uzun uzun anlattığı konulardan biri oldu özellikle pandemide. Ayrıca insanların sakinliklerini korumalarının fazlaca gün yüzüne çıktığı bu dönemde, kültür farklılığıyla olaylara bakış açısının sıkı bir ilişki içinde olduğunu da fark ettik. Şöyle ki; kültür faktörünün göz ardı edilemeyecek ölçüde olaylara bakış açısında etkili olduğunu ve beraberinde getirdiği artıları ve eksileriyle değerlendirirsek farklı bir bakış açısı getirmiş de oluruz biraz bu stresli döneme. Çokçası spontane hareket ederek esnekliği seven kültürümüzün tam tersi Batı kültürünün bildiğimiz gibi daha kuralcı, disiplinli, sistematik, planlı, programlı, dakik olduğunu söyleyebiliriz. Covid 19’un tüm planları yerle bir etmesi, ön planlama ve organizenin mükemmel işlediği Batı kültürü için bir yıkım sayılabilir. Çünkü onlar yıllık planlar doğrultusunda hayatlarını; tatil, iş, çalışma, randevular, aile buluşmaları gibi bölümlere ayırdıkları kurallara harfi harfine uyarak yaşamayı severler. Biz de ise bir boşluğa düşme, ne yapacağını bilememe durumu anlık değişimlere çabuk adapte olduğumuz için pek görülmemiştir; çünkü hiçbir şey bulamazsak ailece pikniğe gider, zor durumu konuşarak atlatırız. Sevincimizi de derdimizi de anlatarak hafifleriz. Konuşma deyince, gün içerisinde konuşacağımız birilerini muhakkak buluruz; evde, ailede, yolda, asansörde, markette. Çevremiz geniştir. Alışverişlerimizde kilo kilo, kutu kutu almayı severiz, tek tek ve küçük ambalaj yerine. Korona zamanı en takdir ettiğimiz yönümüz oluverdi aynı zamanda. Ev stokunu sevdiğimiz için sık sık alışverişe gitme derdimiz de ortadan kalkıverdi birden. Tam da uzmanların tavsiye ettikleri gibi. Bağışıklık sistemi olarak ele alırsak, damak tadımız usulü beslenmeyi sevdiğimiz için her türlü yemeği ne yapmaya ne de hazırlamaya üşeniriz. Bağışıklık sistemi de önemini hatırlatmıştı zaten yeniden. Ayakkabıyla eve pek girmeyiz. Bayramlarda el temizliğini atalardan severiz; şimdilerde çıktı el dezenfeksiyonları, biz kolonya kullanan milletiz. El yıkama alışkanlığı ve el temizliği en çok üstünde durulan konular oluverdi yine birden. Biz kalabalık ailelerde büyümüş, beraber vakit geçirmeyi bilen, bezden bebek yaparak hiç yoktan oyun kuran bir kültürüz. Kendimizi oyalamayı biliriz. Çocukları da severiz yaşlılarımızı da, hiç yük gelmezler bize. Çocuklarla ev aktiviteleri bulmak önemli oluverdi yine. Kışlık erzak hazırlamaya alışkın bir milletiz, tıpkı karınca misali belirli dönemlere yetecek şekilde hazırlarız. Taze sebze ve meyvelerden kurular yapılır, günlerce karşılıklı yardımla konu komşu birleşerek yufka ekmekler yapılır. Konservelerimiz, turşularımız, salçalarımız, bol tereyağlı mantılarımız vardır bizim, hepsi birbirinden lezzetli. Evde pişirmenin önemi hatırlatıldı tekrar, kolay ulaşılan hazır yiyecekler yerine. İnsanımızın göçme tutkusunu “kültürel-karakter kavramı” ile değerlendirdiğimiz takdirde, son kırk yıldır köyden kente, kentten daha büyük kente hatta Avrupa’ya yönelerek büyük göçleri yapan insanımızın davranışlarında, çevre ve dünya algılarında göçebe karakterinin izlerine bugün bile şahit olduk, diyebiliriz. Zorlukların üstesinden gelebilmenin, aynı zamanda kültürün getirdiği yaşam şekli olmasının avantajlarını bir kez daha bu zorlu dönemde hepimiz gördük yeniden. Artık ikinci vatanımız olan dördüncü nesilleri gördüğümüz göçüp geldiğimiz yerlerde yetişen eğitimli, ne yapacağını bilen yeni nesillerimizle beraber tabii ki kendimizi daha çok geliştirme imkânı bulduk ve aynı zamanda eksiklerimizi de düzelterek daha çok yol kat ettik. Sunulan imkânlarla kendini yetiştirmiş daha çok gencimizi daha üst kademelerde görmek en büyük gurur kaynağımızdır.

You may also like

İLETİŞİM

office@viyanamagazin.at

Medieninhaber:
b2 Media GmbH, Gerasdorfer Straße 38a/14, 1210 Wien

Firmenbuch:
FN425763y, Handelsgericht Wien
UID: ATU69206815

Bu web sitesi, deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bunu kabul ettiğinizi varsayacağız, ancak isterseniz devre dışı bırakabilirsiniz. Kabul Et Daha fazla bilgi