Anasayfa » İnsanoğlunun Karşılaştığı En Büyük Kabus!!!

İnsanoğlunun Karşılaştığı En Büyük Kabus!!!

Yazar Mahir Bora Kayıhan
225 görüntüleme

Özgürlüğün içindeki en büyük engel!!!!!!

Oto sansürü genelde medya olgusunda görür ve duyarız. Halbuki hayatımız her alanında karşımıza çıkar.

Yaratıcı olun!!! Üretin!!! Paylaşın!!! Denen bu dönemde  oto sansür uygulayarak insanlardan bu nasıl beklenir ki.

Sonrasında ise neden paylaşmadın denir!!!

Gelin bugün otosansürü anlatalım. Tarihi nedir?

Kim bilir belki sizde bu olgu ile karşılaştınız geçmişte bir gün…

Yazı: Ezgi Ülkü Aykut

[dropcap]O[/dropcap]tosansür  kavramı,  Hayes,  Glynn  ve  Shanahan  (2005a:  299)  tarafından  “kişinin  kendisiyle  aynı  fikirde olmadığını düşündüğü bir topluluktan gerçek fikrini saklaması” olarak tanımlanmaktadır. Otosansür, başkalarının fikirleri hakkında bilgi sahibi  olan  bir  kişinin,  kendi fikirlerini açıkça ifade  etmekten  kaçınmak  yönünde,  bilinçli olarak verdiği bir karar olarak kavramsallaştırılmıştır (Hayes vd., 2005a). Bireylerin bu eğilimini ölçmek amacıyla Hayes ve arkadaşları 2005 yılında sekiz maddeden oluşan bir ölçek geliştirmişlerdir. Otosansür Eğilimi Ölçeğinin geliştirildiği ve geçerliliğinin test edildiği ilk çalışmada maddeler hem öğrenci hem de öğrenci olmayan katılımcılara uygulanmış  ve toplam  puanı daha  yüksek  olan  katılımcılar  otosansür  eğilimi  daha yüksek  olan kişiler  olarak tanımlanmıştır. Bireyin kendi fikrini açıkça ifade edebilme eğiliminin toplumda hâkim olan fikre ilişkin algısının bir fonksiyonu olduğu  görüşü  ilk  kez  1974  yılında  Sessizlik  Sarmalı  Teorisi  kapsamında  Noelle-Neumann  tarafından  ifade edilmiştir.  Sessizlik Sarmalı  Teorisi’ne göre,  bireyler, kendi  sosyal  çevrelerinde  yer  alan  insanların  fikirlerinin azınlık ve çoğunluk olması bakımından kabaca nasıl bir dağılıma  sahip olduğu ve bu  dağılımın zaman içerisinde nasıl bir değişim  gösterdiği  konusunda  zihinsel  bir değerlendirme yaparlar. Bu değerlendirmeyi yaparken, aynı zamanda, kendi fikirlerinin toplumda hâkim olduğunu düşündükleri fikirle ne kadar uyumlu olduğuna da bakarlar. Bireyler,  işte  bu zihinsel  değerlendirme süreci  sonucunda  kendi fikirlerini  toplum  içerisinde açıkça  ifade  edip etmeyecekleri konusunda bir karara ulaşırlar.   Eğer  kişi  kendi  fikrinin,  toplum  tarafından  onaylanmayacağı  veya  toplumda  hâkim  olan  fikir  ile  uyumlu olmadığı sonucuna varmışsa, bu fikrini açıklamaktan kaçınacak ve susma eğilimi gösterecektir. Bunun tersine, eğer kendi fikrinin toplumda hâkim olan fikir ile uyumlu olduğu sonucuna varmışsa, bu fikrini açıkça ifade etmekten kaçınmayacaktır.  Sessizlik  Sarmalı  Teorisi’ne  göre,  bireysel  düzeyde  gerçekleşen  bu  süreçlerin  sonucunda azınlık durumundaki  fikirler  açıklanmadığı için azınlık olarak kalmaya devam  ederken  toplumsal düzeyde kabul gördüğüne inanılan tek bir fikir oluşmaktadır (Filak, 2012). Noelle-Neumann (1974)’a göre, bireylerin fikirlerinin doğru bulunmayacağına inandığı bir topluluk içerisinde kendi fikirlerini açıklamaktan kaçınmasının temel nedeni ise toplumdan izole edilme, yani dışlanma korkusudur.  Hayes  ve  diğerleri  (2005a)  otosansür  eğilimi  kavramını  iletişim  yazınında  henüz  tanımlamadan  önce otosansürün iş ortamında da olumsuz etkileri olabileceği görüşü bazı araştırmacılar arasında kabul görmekteydi. Otosansürün, özellikle çalışanların yaratıcılıkları ve performansları üzerindeki muhtemel olumsuz etkileri tartışma konusuydu. Örneğin,  Williams  (2002), bir  araştırma notunda  otosansürün çalışanların  yaratıcılığını engelleyen önemli bir unsur olduğunu ifade etmiştir. Williams bu çalışmasında, alışılmışın dışındaki (sıra dışı) önerilerinin ya da kullanacakları yeni ve farklı iş yapma metotlarının kurumda eleştirileceğine inanan çalışanların bu önerilerini ifade etmekten ya da bu  özgün yöntemleri kullanmaktan kaçınabileceklerini iddia etmiştir. Araştırmacıya  göre, rekabetin  giderek arttığı  ve buna  bağlı olarak  kurumlardan sürekli  gelişmelerinin ve  inovasyon yapmalarının beklendiği bir ortamda, kurumlarda performans yönetiminden sorumlu olan yöneticilerin çalışanlardaki otosansür eğilimini dikkate almaları gerekmektedir. Williams (2002), ayrıca, kurumlarda yaratıcılığın ve inovasyonun artması için çalışanlardaki otosansür eğiliminin iyi anlaşılması, onları otosansüre yönelten unsurların tespit edilmesi ve bu unsurların ortadan kaldırılması gerektiğini belirtmiştir.Glynn ve diğerlerinin  (1997)  Sessizlik  Sarmalı Teorisi üzerine  yapılan  araştırmaları  inceledikleri meta-analiz çalışmasında elde ettikleri sonuçlar, Hayes ve diğerlerini (2005a) otosansür kavramını yeniden tanımlamaya ve bu olguya ilişkin bir ölçek geliştirmeye yöneltmiştir. Söz konusu meta-analizde, Glynn ve arkadaşları (1997), kişinin kendi  fikrinin  toplum tarafından  ne kadar  desteklendiğine ilişkin  algısı ile  bu  fikri açıklama  eğilimi arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Bu araştırmanın sonuçları, iki kavram arasındaki ilişkinin pozitif yönlü ve istatistiksel olarak anlamlı olduğunu ancak etki büyüklüğü ortalamasının oldukça düşük olduğunu göstermiştir. Bu sonuçlara dayalı olarak, araştırmacılar, bireylerin fikirlerini açıkça ifade edip etmeyeceklerine karar verirken, kendi fikirlerine ters düşen bir fikrin hâkim olduğu ortamdan eşit düzeyde etkilenmediklerini öne sürmüşlerdir. Yani, fikirlerini açıkça ifade etme eğilimindeki değişkenlik ya ölçme hatasından ya da diğer faktörlerden ve muhtemelen bunların her ikisinden de kaynaklanmaktadır (Hayes, 2007).

Araştırmacılara  göre, ancak  şu  koşulların varlığında  otosansürden bahsedilebilir: Öncelikle (1) birey, içinde  bulunduğu  topluluğu  algılayabilmeli ve  kendi  düşünceleri  ile söz konusu  topluluğundüşüncelerinin  ne  derecede  örtüştüğünü  değerlendirebilmelidir.  Bunun  yanı  sıra,  (2)  kişi  kendi  fikrini  ifade edebilme imkânına sahip olduğu  halde  sebebi  ne  olursa olsun bilinçli  bir  şekilde  fikrini  saklamayı tercih etmiş olmalıdır.  Ayrıca (3)  birey  herhangi  bir  nedenle  (örneğin,  işini  kaybetmekten  korkmak, birini  kızdıracağından endişe etmek gibi) otosansür tercihinde bulunabilir. Yani, otosansürün arkasında  yatan  nedenin  önemi  yoktur ve kavramın tanımı nedenler bakımından farklılık göstermez. Son olarak, (4) bireyin içinde bulunduğu ortamdaki kişi sayısı  bakımından  sınırlandırma söz konusu değildir. Yani,  bulunulan  ortam sadece iki kişiden oluşabileceği gibi tüm toplumdan da oluşabilir. Hayes ve diğerleri (2005a) otosansür eğilimini, bireyin, kendi fikrine ters düşen fikirlerin hâkim olduğu ortamlarda, fikrini ifade etmekten kaçınma  olasılığını  arttıran,  nispeten  sabit  bir kişisel özellik olarak tanımlamış olsalar  da bireydeki bu otosansür eğiliminin içinde bulunulan ortamlara göre de biraz değişkenlik gösterebileceğini kabul etmişlerdir.   Hayes  ve  diğerlerinin (2005a)  Otosansür  Eğilimi Ölçeğini  geliştirdikleri araştırma,  peşi  sıra gerçekleştirilen dört ayrı  çalışmadan  oluşmaktadır: (1) iki ayrı veri toplama  aşamasından oluşan ilk ölçek uygulaması, (2)  ölçek geçerlilik  ve güvenilirlik  çalışması,  (3)  test-yeniden  test  güvenilirlik  çalışması  ve  (4)  ölçek  geçerlilik  çalışması. Tüm verilere dayalı çaraştırma  sonuçlarında ise elde edilen bulgular, utangaçlık düzeyi istatistiksel olarak kontrol altına alındığında, içinde bulunulan fikir ortamının, bireyin gruba kendi fikrini ifade etme eğilimi üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi olduğunu göstermiştir. Otosansür eğilimi düşük olan bireylere nazaran bu eğilimin yüksek düzeyde olduğu bireylerde, içinde bulunulan fikir ortamının kendi fikirlerini gruptan saklama üzerindeki etkisinin daha güçlü olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlar, otosansür eğilimi yüksek  olan bireylerin içindeki bulundukları ortamda hâkim olan fikrin ne olduğuna daha fazla dikkat ettiği ve kendi fikrini bu ortamda açıkça ifade edip etmeme kararını buna göre verdiği görüşünü ve iddiasını desteklemektedir.

OTOSANSÜR EĞİLİMİ’NİN DİĞER KİŞİSEL ÖZELLİKLERLE İLİŞKİSİ

Hayes  ve  diğerleri  (2005b)  otosansür eğilimi  kavramını, “hoş  karşılanmayacağını düşündüğü  bir  ortamda, bireyin,  kendi  fikrini  saklamaya  yönelik  genel  bir  eğilimi”  olarak  tanımlamışlardır.  Araştırmacılar,  otosansür eğiliminin bireyleri birbirinden ayıran bir özellik olduğunu ve bazı kişilerin, kendi fikirlerini açıklayıp açıklamama konusunda karar verirken içinde bulundukları  ortamdaki fikir yapısını diğer  kişilere göre çok daha fazla dikkate aldıklarını öne sürmüşlerdir. Buna göre, otosansür eğilimi yüksek olan bir kişi, eğer içinde bulundukları ortamın ideolojik olarak kutuplaşmış olduğu ya da ortamda açık bir şekilde hâkim  olan fikrin kendi  fikri ile ters düştüğü kanaatinde ise, bu fikrini açıklamaktan çekinerek sessiz kalacaktır (Filak vd., 2009).Hayes  ve  diğerleri  (2005a)  otosansür  eğilimi  kavramını,  uyma  davranışı  kavramından  ayırmışlar,  uyma davranışının  bireyin  kendi  fikriyle  ters  düşen  ancak  grubun  fikriyle  uyumlu  bir  fikri  ifade  etmesi  olarak tanımlamışlardır. Ancak uyma davranışında da birey içinde bulunduğu  topluluktan  gerçek  fikrini  sakladığından bu davranışın bir tür otosansür olduğu söylenilebilir (Hayes vd., 2005, p. 300). Hayes ve diğerlerine göre (2005b), otosansür eğilimi, genel olarak toplum içinde  fikrini  ifade  etmekten  kaçınma  davranışından  da farklıdır. Genel olarak  toplum  içinde fikrini  ifade  etmekten kaçınan  bireyler,  içinde bulundukları  toplulukta  hâkim olan  fikrin kendi fikirlerinden  farklı olduğu algısından bağımsız olarak,  tartışılan  konunun ilgilerini çekmemesi ya da  kendi fikirlerinin doğruluğundan tam olarak emin olamamaları gibi diğer başka nedenlerle de susmayı tercih edebilirler (Hayes vd., 2005a). Otosansür  eğilimi  kavramı   ile öz-izleme2  kavramı  arasında  da  bir fark  gözetilmektedir (Hayes  vd.,  2006). Öz-izleme,  bireyin  sosyal  bir  ortamda kişisel  imajını korumak  için hâlihazırdaki  koşulları dikkate  alarak kendi davranışlarını  denetlemesi  olarak  tanımlanmıştır  (Lennox ve  Wolfe, 1984).  Hayes  ve diğerlerine  (2006) göre, otosansür öz-izleme eğilimi yüksek olan bireylerin bazı ortamlarda kullanabileceği bir davranış stratejisi olabilir ama bundan  “otosansür  eğilimi yüksek bir kişinin öz-izleme  eğilimi de kesinlikle yüksektir” sonucunu çıkarmak doğru olmaz.. Bilgiyi  iletme bakımından  otosansür, herhangi  resmi bir engel olmamasına  rağmen açıklanmasının bir kişi  ya da grup üzerinde olumsuz etkileri olabileceği inancı ile bir bilginin kasti ve istekli olarak saklanmasıdır (Bar-Tal, 2017).Diğer  bir çalışmada ise,  Hayes ve  diğerleri (2006b)  otosansür  eğilimi  ile  siyasi  faaliyette  bulunma  arasındaki ilişkiyi  incelemişlerdir.  Araştırmacılar, iki  kavram arasındaki  ilişkinin  ters yönlü  olduğunu  ve otosansür  eğilimi yüksek olan bireylerin kutuplaşmış bir politik ortamda daha az siyasi faaliyette bulunacaklarını öne sürmüşlerdir. Araştırmada, bu hipotezi destekleyen sonuçlar elde etmişlerdir. Siyasete ilgi duyma, siyasal ideoloji ve utangaçlık gibi siyasi davranışı açıkladığı düşünülen diğer pek çok değişken istatistiksel olarak kontrol altına alındığında bile otosansür eğilimi yüksek olan bireylerin kendi fikirlerini topluma açıkça ifade etmekten kaçınmak için daha az siyasi faaliyette bulundukları belirlenmiştir.   Filak ve diğerleri (2009), otosansür eğiliminin, ortamdaki fikir ikliminin birey üzerinde yaratabileceği korkudan (örneğin,  işten  atılma  korkusu  gibi)  kaynaklanan  durumsal  bir eğilim  mi  yoksa korkulardan  ve  endişelerden bağımsız, bireysel bir özellik mi olduğunu araştırmışlardır. Aynı zamanda bu araştırma ile Otosansür Eğilimi Ölçeği ilk kez iş ortamında ve  çalışanlar üzerinde uygulanmıştır. Araştırma, liselerde görev yapan  medya danışmanları üzerinde  yapılmıştır.  Danışmanın  yöneticisinin  tartışmalı  konuların  okul  medyasında  yayınlanmasına  yönelik bakış  açısına ilişkin  algısı, işini  kaybetme  korkusu  ve  işinden  keyif  alma  gibi  işle  ilgili  değişkenler  istatistiksel olarak kontrol altına alınmıştır. Araştırma sonuçları, danışmanın otosansür eğiliminin okul medyasında tartışmalı konuların  yayınlanması  açısından rahatlık  düzeyinin bir  kestirimcisi  (yordayıcısı) olduğu sonucuna  ulaşılmıştır. Araştırmacılara  göre  bu  sonuçlar  otosansür  eğiliminin  ortamdaki  fikir  ikliminin  kişi  üzerinde  yaratabileceği korkulardan ve endişelerden bağımsız olan, bireysel bir özellik olduğu görüşünü desteklemektedir. Filak  ve  Reinardy  (2009),  benzer  bir  çalışmayı  üniversitede  çalışan  medya  danışmanları  üzerinde  de gerçekleştirmiş ve  aynı sonuçlara ulaşmışlardır. Bu  araştırmada da önceki çalışmadaki gibi  işle ilgili değişkenler istatistiksel  olarak  kontrol  altına  alındığında,  danışmanların  otosansür  eğiliminin  okul  gazetesinde  tartışmalı konuların yayınlanması açısından rahatlık düzeyinin güçlü bir yordayıcısı olduğu belirlenmiştir.

Hikayede böyle uzar ve gider tarihde bile…

Hala günümüzde de devam eden otosansür hayatımızın her alanında uygulanıyor. Ve işin daha acı tarafı ise bu olayın  özellikle oto sansüre karşıyız diyenler tarafından çoğu zaman bilinçli uygulanmasıdır.

Size tarihsel geçmişi ile açıkladığım Otosansür kavramının en çok zarar verdiği olgu ise ben kavramıdır. Tabii ki tamamen benim kişisel görüşüm olduğu da bilinmeli…

Halbuki biz kültür olarak birlik kavramı ile büyüdük. Olgunlaştık ama evrilemedik….

Oto sansür uygulayan kişiler , kurumlar aslında karşısındaki varlığın düşünce sistemine ben olgusunu kabul ettirmek için kullanır. Halbuki karşısındaki varlığın düşüncesinde ya da uyguladıklarında daha farklı bir deneyimi, düşünceyi göz ardı eder ve sadece kendisine ait ben yapısını korumaya çalışır.

O zaman da tek sistem , tek düşünce vb. kavramlar toplum içinde irdelenmeye başlar ki bu da toplumu biz kavramından ben kavramına sürükleyen tehlikeli bir yapıdır.

Geçenler de benim de başıma gelen bu olayla ülkemde bu olgunun asla kalkmayacağına , özellikleözgürlükleri savunduğunu iddaa eden gruplarca duvara çakılan bir beton çivisi gibi her geçen gün daha da sağlamlaşacağına inanmaya başladım.

Telefona yazıların kaldırıldığı , kişisel çıkarlar için insanların harcandığı bu ülkede özgürce varlıklarını ortaya koyan bireylerin nasıl yetişeceğini düşünmeye başladım.

Sanırım biraz da kendimi sorguluyorum artık….

Bilgi paylaştıkça değer kazanmıyor çünkü benim ülkemde….

Ve oto sansür ben olgusu ve kişisel egolar bitmedikçe asla bitmeyecek ülkemde ve tüm dünyada….

You may also like

İLETİŞİM

office@viyanamagazin.at

Medieninhaber:
b2 Media GmbH, Gerasdorfer Straße 38a/14, 1210 Wien

Firmenbuch:
FN425763y, Handelsgericht Wien
UID: ATU69206815

Bu web sitesi, deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bunu kabul ettiğinizi varsayacağız, ancak isterseniz devre dışı bırakabilirsiniz. Kabul Et Daha fazla bilgi