Sanatçı figüratif resimler akademisi mezunudur. Sanki figürlerle arkadaş, renklerle yoldaş, ışıklarla sarmaş dolaş bir yolun notalı virajlarını hep gülümseyen bir tavırla aşmasını bilmiş bir ressamımızdır.
Yazı: Yazar- Şair Cevat SARIKARTAL
[dropcap]O[/dropcap]nun resimlerinde zaman kayboluyor, zaman uykuya dalmış, zaman dondurulmuş figürleri seyrediyor olmalı. Bir figür ki; anlam, teknik, felsefe ve hayat kanallarından ırmak gibi okuyor. Mavi fon üzerinde yer yer sarı, krem ve sarının diğer tonlarından balyajlar sarkan, tuşlarla ve renksel lekelerin yer aldığı 2 Güvercin tablosu mavi beyaz v karışık renklerin ortasında bir tel örgü, tel örgüye tünemiş birinci güvercin, mazlum ve masum bakışıyla gözlerindeki yaşlar hayatın acımasızlığına taşınıyor. Yaralarının ne kadar derinde olduğunu düşünüyorsunuz. Her daim yaraları kanıyor, yaraya tuz basılmış gibi duruyor, kederli bir günün içerisinde, ressamın kelamında bir romanın tam ortasında görüyorsunuz bu yaralı ve yalnız güvercini. Tablonun üst kısmında mavin çok olduğu, yer yer turkuazların pırıltıyla ışıldadığı, bir güvercinin tel örgüden hemen yükselme hali, özgürlüğe açılan kapı, özgürlüğe evrilen zaman, özgürlüğe yol alan bir gülümsemeyle mavi bir bakış atıyor. Özgürlüğe takılan ve özgürlüğe kavuşan iki güvercinin öyküsü, özgürlük ve tutsaklık arasındaki çizgiyi anlamlandırarak renk, ışık, kompozisyon ve felsefeyle konumlandırılmış bir hayattan, köşeleşme ve özgüreşmenin hayata yansımalarını izliyorsunuz, anlıyorsunuz yüreğiniz burkula burkula.
Sanatçının eserlerinde; sadece renk, kompozisyon, ışık, altyapı ve matematik olduğunu sanmayın, bunların yanı sıra koskocama bir hayat olduğunu göreceksiniz. Çünkü sanatçınız tam da hayatın merkeziden bakıyor dünyaya, yaşanmışlıklar ve geleceklere tercüman kompozisyonlar üreterek manalı ve hayata dair ürettiklerine bir de güler yüz ekleyerek, hüzünlerini mavi bir türküyle sıvayan ve zenginleştiren bir düş mimarı değilse nedir.
Sanatçınız; yaşamın yaralarını iyileştiren bir tabip ressamdır. Yaralarınıza renk sürer, aşk sürer, gök sürer, dağ, taş, plato, ova sürer, hüzünlü türküler sürer, yanık öyküler sürer, yolunuzu mavi denizlere, yeşil vadilere sürer. Sizi kompozisyonlara sürer, öykülerden geçersiniz, bozulan iklimlere uğrar acılarını tadarsınız. Öksüz çocuklar gündeminizde olur, üzerinizde aşkın ve umudun rüyası kalmıştır. Kendinizi aşktan yaparsınız, sevgiden yaparsınız,merhamet ve şefkatten yaparsınız, sabırdan yaparsınız, sahipsizlerin dergahına uğrarsınız, bütün bunları kederli bir gurbetin sokağında, sanatçının atölyesinde, onun fırçasından çıkan renk aromasıyla tanışır ve hayata tutunursunuz.
Sanatçı, kendi atölyesinin kademelerinde ilerleyerek bir Güvercin tablosuna ulaştırır sizi, balıkçılar kompozisyonunda ışıklı bir güne uyanısınız. Atlat geçer son düzlükten, kahverengi tenli atlar, rüzgar kanatlılar. Bir kadın, bir tablo gündeminize taşınır. En güzel nüler ve kadın portrelerini izlersiniz sanatçının fırçasından. Dervişlere takılırsınız başka bir kompozisyonunda, hu çekerler aşk için, dem tutarlar, cem ederler, halktan alır halka verirler. Lokman’ınız gibidir sanatçının eserleri. Reel bir hayat kompozisyonuna sufi bir renk katarak, sema eden renkler tutarsınız. Figüratif resimleri yer yer yarı figüratif resimlere evrilerek gizemli, çekici, sempatik bir istasyona uğrar, durağınız olurlar. Az leke ve tuşla çok şey anlattığına şaşırırsınız.
Nejat Doğramacı hayatla arkadaş olmuş, hep arkadaş kalmış, dostluk senfonisi bir ressamdır. Ruhunda hep bir kır peyzajı vardır. Bir aşk uygarlığı geleceğidir. Hem figüratif resimlerle hayatınıza yaslanır hem de kültür aroması ve bilim tadı aldığınız roman içeren öykülerin en yalın anlatan yazarınız, ozanınız ve ressamınızdır.
Her dem taze kalmış, her dem can eriğine aşı yapmış, yemişini ve kokusunu herkesle paylaşan halkçı bir sanat adamıdır, sanatçıdır. Her şeyin alınıp satıldığı, her şeyin ayaklar altına alındığı bu zalim çağda, sanatçının renkleri hep acıya sürgündür. Fırçasını acının balına banmış, solgun mevsimlerden taze güneşler damıtmış, rafine bir renk uzmanı sanatçıdır.
Sanatçı mı dediniz? Kırlangıçlar, mahcup güvercinler, gökkuşağının içindeki özgürlük ve aşk deseydim. Aşka gülen figüratif kadınlar deseydim, yağız atlar deseydim, ruhunuzdaki gülen yalnızlıklar deseydim… buğulu resimleri anlatıyor olurdum, onu anlardınız.
Nejat Doğramacı tabiata yüzünü dönüp, elleriyle gökkuşağı toplayan, yağmur yüzlü ve bulut kokulu bir ressamdır. İçten ve sıcak eserleriyle içinize dönmeniz gerektiğini hatırlatan bir sanatçıdır. Kendine dönme, sevgini ve hüznünü, aşkını ve gurbetini, günahını ve sevabını, ışığını ve güneşini, yaranı ve kalbini, evrenin kozmik bakışına ima çağındayız, gönlümüzde kalan sadece düşlerimiz miydi acaba.
Nejat Doğramacı eserlerinde, ışığın o muntazam renk ıslığını duyarsınız. Renk skalası bir güneş demeti alnınızdan öpüyor. Kuşların nefesinden sonsuz vadiler serinliyor, dünya belki sanatçının düşlerinden yapılmış eksantrik hayatlar gazeli. Yazgının okşadığı tanrısal renkler, tınısal melodilerle hüzünler mabedinde bir tabloya dönüşüyor. Sonsuz ve aşk olanın kalbinde Mecnun ve Leyla vardiyasına çıkıyor. Gönlünüzde ertelenemez bir peyzaj, gönlünüzün hayal ettiği bir insan portresiyle selamlıyor sizi. Portreler mavi, portreler beyaz, portreler turuncu, seviliyorken üzülen portreler, duygu yüklü, romanların kalbinden çıkıp gelmiş portreler, çölden vahaya yürüyen, kalbinde asalet ve merhamet olan portreler, gül yüzlü kadın peyzajları. Yalnız ve hüzünlü yağmurların altından geçen erkek portreleri, yüzünde ay ışığı olan portreler, yüzünde hep samimiyet gezdiren aşka dair portreler. Geleceğe aşk gözünden bakan portrelerin yapımcısı bir ressamdır Nejat Doğramacı.
Doğramacı; renklerini hayatın skalasından alan, kompozisyonlarını gerçek yaşam, rüya ve hayal dünyasında kurgulayan, sinemasal bir tavırla öykülerini anlatan bir yönetmen, ressamdır. Renkleri bozan hayatın kalbine takılan sert renkler, bazen soft ve masalsı bir dünyanın gönlünden alan, bazen gerçek hayatla tablolarını birleştiren bir hayat, sevgi, masal ve düş ressamıdır. Aradığını bulana kadar arayan bir ressamdır. Resmin inatçı yüzünden aşka koşan atlarla gelir. Ritmi yüksek matematiğin egemen olduğu bir resmin okulundan geçtiğinizi görürsünüz. Atların bakışları, burun deliklerindeki üflenen renkler, parıldayan tenleri, damarlarının uzaktan dahi hissedilmesi, sanat adına imrenilecek bir tablo parlamasıdır.
Gerçek hayatla sanatını birleştiren, realist, sevgi dolu, natürel bir hayatın yorulmaz bir yolcusu, aktörüdür. Onu aktörlükten artistliğe gönderen şey hayatın ona öğrettikleridir. Nejat Doğramacı; aşk üzülmesin diye resminin kalbinin katlarında kodlayıp, renk ve zarafet verdiği, kompozisyonlarına sıra dışı bir üslup katan, sade, kendine münhasır, anlaşılır, mesajı olan, felsefeye dair bir sanat anlayışının coşkulu bir temsilcisidir.
Nejat Doğramacı rastlantısal bir tat olma duyusu değildir. Plastik bir sanat yorumu, yoğun lekeler, iyi pasajlar, yer yer espasların kullanıldığı bir sanat üretme ekolüdür. Renklerin çelebisi, maviye kurulmuş bir duygunun yoğunluk atmosferiyle kuşaklanmış, figürlerin rüyasına akan bir sanat yorumudur. Renklerinden mevsimler geçer, bahara çıkarsınız gülümseyen gözleriniz olur. Yaz gelir yakamozlu bir mavinin alnında ışıldarsınız. Sonbaharda eylüle çıkar karşınıza, sarı renkler cümbüşünde kederleriniz olur. Kışın son deminizdir, beyaza bürünürsünüz. Her mevsimi ve rengi sevme halinizdir Nejat Doğramacı.
Işıklar akademisinden mezun olmak kolay değildir. Figüre dönelim demişliği vardır, figüre dönersek semaya döneriz, aşka döneriz, sevgiye pervane, bir yanımız derviş olur. Bir yanınız bereket, bir yanınız modern bir dünya kurgusu, bir yanınız geleneksel sanat yapma tarzını selamlar. Anlamlar, biçimler, kurgularla figüratif, bazen yarı soyut figüratif okulundan, yeni rönesansı başlattığınız olur.
Bu sanatçı kalbi, müthiş bir donanım gerektiriyor. Hayata, felsefeye, matematiğe evrilen, koskoca hayatlarla felsefeye dair kurguları güncelleyerek geleceğe yol alan, sanatın alın yazısı, dokusu, kalbi ve canına hükmeden, görmediklerimizi gören, okunmamış romanların kalbinden okunmamış hayatlara uzanan insan demektir.